2 Eylül 2018 Pazar

Jodhpur Gezisi -1

Tekrar merhaba,

Jaipur'da ki Hostel'imizde en son kahvaltımızı ettik ve trene binmek üzere istasyona doğru yola çıktık. Tuk tuk ile istasyona geçmek için 130 Rupi ödedik. Bugün ki trenimiz 7 saat civarı sürecekti. Bu 7 saatin sonunda ise en beğendiğim şehir olan Jodhpur'a ulaşmış olacaktım. Tren yolculukları içinde en düşük sınıfta yolculuk ettiğimiz tren buydu. 

Klima yok, camlar açık, her taraf toz içinde :D :D Tamamen halkla iç içe bir yolculuktu. O zamana kadar gördüğümüz en kibar ve düzgün Hintli ile bu yolculukta karşılaştığımızı zannettik. Öyle ki; hiç gözünü dikip bakmadı, bizim onca saçmalamamıza rağmen gülerken bile başını eğerek utançla güldü, bir şeyler ikram ettiğimizde kibarca aldı ve teşekkür etti, fotoğraf çektirmek istemedi, en inanılmazı da kitap filan okuyordu... O an'a kadar hiç bir ulaşım aracında kitap okuyan görmemiştim. Çocuğun saçı başı da düzgün gayet temiz birisiydi. Arkadaşlarla konuştuk, seyahatimizin en düzgün Hintlisi ödülünü tam ona uzatıyorduk ki; biletler kontrol edilmeye başlandı, biletlerimizi gösterdik. Sonra sıra çocuğa gelince anlaşıldı ki, çocuk koca vagondaki tek kaçak yolcuymuş. :D :D :D İlk istasyonda indirdiler. Biz de ödülü çantamıza geri koyduk. ''İşte Hindistan böyle bir yer'' diye özetledik konuyu ve hiç bir şey olmamış gibi camdan dışarıyı izlemeye başladık.

Saat 11:10 'da başlayan yolculuğumuz 18:00'de son buldu. Yine bir istasyon, yine bir kalabalık ve 3. tuk tuk meydan muharebesine tutuştuk. Kazanan yine tuk tukçular oldu. Kazanma ihtimaliniz yok, kendinizi tuk tukçuların güvenli kollarına bırakın ve direnmeyin. Otel'imize doğru yola çıktık ve 120 Rupi ücret ödedik. Burada kaldığımız yer gerçekten çok otantik ve güzeldi diyebilirim. Kayaların içine oyulmuş odaları, hayatımda gördüğüm en güzel kale olan Mehrangarh Kalesi manzarası, sessizliği ile benden tam puan aldı diyebilirim. Kaleye de oldukça yakın ama insanı en cezbeden şey sessizlik... Bunun ne kadar önemli olduğunu anlayamazsınız. İstanbul sessiz, çok sessiz bir şehir. İnanın ki abartmıyorum ve mübalağa etmiyorum. Otel için buraya tıklayınız.

Tren Yolculuğu





Mehrangarh Kalesi ve Mavi Şehir Jodhpur



Odalarımıza yerleştik ve akşam terasa çıkıp, kale manzarası eşliğinde yemek yedik. Bugün Thali yedim. Thali nedir? diyecek olursanız. Hint yemeklerinin küçük küçük kaselere konmuş ve 1 tepsi içinde önünüze getirilmiş hali diyebilirim. Faranjit'im ise efsane derecede artmıştı. Sanırım vücudum bunca pisliğe isyan ediyordu. Baharatlı yemeklere bir süre ara vermem gerekiyordu lakin nasıl ara verebilirsiniz ki, burası Hindistan... Baharatlar ülkesi. Baharatsız yemek bulmak imkansıza yakın!

Seyahati planlarken, ertesi gün için tamamen boş gün ayarlamıştım. Çünkü bunca seyahatin, koşturmanın ve kalabalığın bizi yoracağını tahmin etmiştim. Dinlenmenin hepimize iyi geleceğini tahmin ediyordum. Zaten Jodhpur'da gezilecek çok fazla yer yok, sadece Mehrangarh Kalesi demeye dilim varmıyor. Muhteşem bir kale olduğunu yüzlerce kez söylemek istiyorum. Böyle bir kale görmek için dünyanın öbür ucuna bile giderim. Şehrin tepesinde yükselen o güzelim surları, muhteşem taş işçiliğini anlatmak için bir sonra ki yazıyı beklememiz gerekecek. Hindistan insanı gerçekten yoruyor. Zor bir ülke. Kıyamet gibi kalabalığı olsun, bitmek bilmeyen korna sesleri olsun, trafiği olsun, satıcıları olsun, havanın kirliliği olsun, sayılacak o kadar çok şey var ki; ama diyorsunuz, ama güzel bir ülke. Çok farklı, kendine o kadar has bir dokusu ve yapısı var ki içinize işliyor. Gitmeden önce bir çok yerde duymuştum. Hindistan'ı ya seversiniz ya da nefret edersiniz diyorlardı. Ben sevdim, hem de çok sevdim. Çok şey öğretti. Sabrınız yoksa, rahatınızdan ödün vermeyi sevmiyorsanız, kuralsızlıklar sinirlerinizi bozuyorsa, yorulmak hoşunuza gitmiyorsa; nefret edeceksiniz. Bu saydıklarımın hepsi hayatın gerçekleri değil mi zaten? Bunlarla ilgili bir sıkıntınız varsa muhtemelen şu anda da mutsuzsunuzdur. Sadece Hindistan'da biraz daha fazla gözünüze sokuluyor. Hepsi bu! Gerçekler bu kadar hoşunuza gitmiyorsa gezmeyiverin Hindistan'ı, siz Avrupa gezin en iyisi. Elde edemeyeceğiniz evlerin, hayatların arasında fotoğraflar çektirip mışçılık oynayın. Gözünüzü kapayın tüm gerçeklere ve içkinizi yudumlayın. Hayat sahnesinde adı ''mutluluk'' olan dram türünde bir tiyatro sergileyin seyircilerinize, yüzünüzde akan makyajınız ve kahkahalarınız ile ... 

Mutluluğu hep uzaklarda, başkalarının gözlerinde arayın, hiç bir zaman ailenize ve sizi sevenlere dönüp bakmak aklınıza gelmesin! Mutluluk insanın içindedir. Bazen bir sofrayı paylaştığın aile üyelerinin yüzlerindeki bir bakışta, bazen de fakirlikten kırılan bir ülkede, sokakta oynayan çocuğun gülen gözlerinde gördükleriniz ile büyür ve alevlenir. Size de o alevi söndürmeden ne kadar uzun süre yaşatabileceğinizin tatlı endişesi kalır. Size Avrupa'ya seyahat etmeyin demiyorum ama fakir ülkelere de gidin ve gezin. Onların sizin turistik ziyaretlerinize, Avrupalılardan çok daha fazla ihtiyacı var. Bir satıcı sizi dolandırmaya çalıştığında kızmayın, aksine neşelenin. Bu bir oyun yahu, fiyatı sen aşağı çekeceksin, o yukarı çekecek. Bunda kızacak hiçbir şey yok. En kötü almazsınız olur biter. Söylemek istediğim şu ki, rahatınızı bozun. Sizi daha da rahatlatacak seyahatlerden, hiçbir şey öğrenmeden, geçici bir mutluluk yaşayarak, mutsuz bir şekilde dönersiniz... Mutsuzluğunuz da zaman geçtikçe büyür. İyiyi görelim ama kötüyü de görelim ki; ülkemizin değerini bilelim. İktidarlar gelir geçer, ömür bile geçiyor, hiçbir şey baki değil. Tek baki olan şey değişim...

Her neyse gece yattık ve sabah dilediğimiz bir saatte uyandık. Çünkü şehir sessiz, şehir güzel, sokaklar dar ve kalabalık diğer şehirlere nazaran neredeyse yok. Sabah uyandım, terasa çıktım ve zencefil çayı içtim. Boğazıma iyi gelmesi için tuzlu su gargarası yaptım. Kahvaltı olarak yumurta yedim. Sonra biraz daha dinlendim ve akşam üzerine doğru arkadaşlarla sokaklarda dolaşmaya çıktık. İnanılmaz derecede bazı sokaklarda kimsecikler yoktu. Bu şehri ben çok sevdim ve bugüne gerçekten ihtiyacımız varmış. Daha önce ki araştırmalarımdan edindiğim bilgilere istinaden Jhankar isimli bir restorana gittik. Buraya thali yemek için gelmiştik fakat artık thali yapmıyorlarmış. Biz de normal yemeklerinden yedik ve çıktık. Biraz hayal kırıklığı oldu. Pazarı gezdik, saat kulesinin etrafında dolandık. Pazarda ki sariler inanılmaz derecede ucuzdu. Yerde kadınların sattıklarının fiyatları 200 Rupi filandı. Bu pazarda baharat da bulabilirsiniz. Ben o anlarda boğazımdan ötürü baharat dahi görmek istemiyordum. :D :D :D

Ardından otelimize gittik. Huzur dolu terasımıza çıktık ve yine zencefil çayı içtim. Boğazlarım daha iyi olmuştu. Faranjit'iniz varsa baharat konusuna dikkat edecekmişsiniz, Bunu da öğrenmiş olduk. Gecenin ilerleyen saatlerinde odalarımıza geçtik ve sessizliğe minnet duyarak uykuya daldık. 

Ertesi sabah muhteşem bir kaleye gidecektik. Tarihte hiç fethedilememiş, gerçekten sanat eseri denebilecek güzellikte bir kale; Mehrangarh Kalesi... Thali yemek için burnumuzun dibinde, harika bir restoran daha keşfedecektik. Sokaklar yine bizi bekliyordu. 

Bir sonra ki yazıda görüşmek dileğiyle hoşça, mutlulukla, huzurla ve sağlıcakla kalın.


GEZGİN ŞİŞKO

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Everest Ana Kamp Yürüyüşü - 1

Merhaba, Gece 2'de hostelden araçla alındık ve dünyanın en tehlikeli havaalanlarından olan Lukla Havaalanına uçmak üzere Katmandu merkez...