25 Ağustos 2018 Cumartesi

Jaipur Gezisi - 2

Herkese selam,

Yazıya başlamadan önce meşhur Sangam filminden aşağıdaki şarkıyı açın ve kulaklarınızın pası silinsin. Sangam isimli filmi izlemediyseniz de muhakkak izlemenizi öneririm. Türk ve Dünya sinemasında o dönemlerde çekilen neredeyse tüm filmlerin klişe sahneleri, senaryoları bu filmden alıntıdır. Buyurun;



Sabah yine erkenden kalktık ve kahvaltımızı ettik. Hani müslüman olan eleman vardı ya; o eleman vaktinde gelmedi. Ben de hemen başka bir tuk tuk ile anlaştım. Tüm gün için 600 Rupi'ye anlaştık. Gayet uygun bir fiyat olduğunu belirtmek isterim.

Bugün şehrin dışında bulunan tarihi yapıları ziyaret edecektik ve tüm gün tuk tuk üzerinde olacaktık. Bu nedenle tuk tuk kiralamak önemliydi. Normalde ilk gideceğimiz yer için tuk tuk fiyatı 500 Rupi filan tutuyordu... İlk durağımız, dillere destan Amber Kalesi'ydi. Kale'ye sabah erken saatte gitmemizin sebebi, fil ile çıkılabiliyormuş ve sınırlı olduğu için çıkamama ihtimalimizi minimize etmekti. Fakat bizim gittiğimiz dönemde fille çıkış yapılmıyormuş. Tabana kuvvet tırmandık kaleye doğru. Bu kale çok hoşuma gitti. Zaten Hindistan'a gitmeden önce sürekli olarak rüyalarıma filan da girmişti. :D :D O an'a kadar gördüğüm en güzel kale Amber Kalesi olmuştu. Kalenin içinde Türk bir tur kafilesi ile karşılaştık. Rehber'in peşine takıldık. Dinleye dinleye gezdik. Kale tarihini okumuştum lakin, ''beleş rehber baldan tatlıdır.'' diye bir atasözümüz vardı galiba değil mi? Yok muydu? Vardı, Vardı... Amber kalesini gezdikten sonra tekrar tuk tuk'umuza atladık ve bir sonraki durağımız olan, Nahargarh Kalesine gittik.

Amber Kalesi






Nahargarh Kalesi




Bu kale şehri yukarıdan görebileceğiniz en güzel yer diyebilirim. Tüm şehir ayaklarınızın altına seriliyor. Jaipur için pembe şehir diyorlar fakat o kadar tepeden baktım, neresi pembe bir türlü anlayamadım. Bunu söyleyen renk körü filan mıydı acaba? Bu arada, 2 kale arasında gerçekten mesafe var ve bu kaleye çıkmak için tırmanış gerekiyor. Bizim tuk tuk yarı yolda tıkandı kaldı, şoför zorla yukarıya çıkarttı. Şoför, tuk tuk'u bir kullanıyor, bir kullanıyor. Akıllara zarar diyeceğim ama o zamana kadar alışmış olmamız gerekiyordu. Artık Allah'a emanet gittik... Aşağıdaki fotoğrafta pamuk prenses gibi uyuyan adamın, bir trafik cengaveri olduğuna kim inanır? Off iğrenç espriler yapmak geliyor içimden kendimi çok zor tutuyorum ama sizin de aklınıza gelmiştir. Hani Kadir'li filan olan... Keh Keh Keh

Pambık Premses Ruhlu Şoför, Beyaz Tuk Tuk'lu Mihracesini Beklerken


Bu kalenin ardından Jal Mahal isimli kaleyi görmeye gittik. Fakat bu kaleye giremiyorsunuz, sadece gölün ortasında ve fotoğraf çekebiliyorsunuz. Bu saymış olduğumuz tüm kale girişleri de dün aldığımız, 2 günlük çoklu giriş biletine dahildi. Bu kalenin ardından Govind Dev Ji isimli tapınağa gittik. Bu tapınakta günde 7 defa aarti töreni düzenleniyor. Tapınak Lord Krishna'ya adanmış. Yani Hinduizm'in en büyük tanrılarından birisine ve sürekli kalabalık. Biz saat 17:30'da olan törene katıldık ve video çektim. Aşağıda izleyebilirsiniz. Anlatmaya gerek yok. Vay şöyle olmuş, böyle olmuş konuşmam... Tek kelimeyle özetlemek gerekirse; '' Tuhaf'' diyebilirim. Bana çok farklı geldi.

Jal Mahal


Govind Dev Ji Tapınağı İbadet



Hostelimize dönerken, artık Hint yemeklerindeki baharat, klima, kirli hava ve gazlı içecekler nedeniyle yanıp tutuşan faranjit'imi sakinleştirmek adına makarna ve yoğurt aldık. Yoğurt aldığımız yerden, yoğurt alabileceğimiz aklımın ucundan geçmezdi. Acayip bir dükkandı. Yoğurtları çok sulu ve poşetin içinde satıyorlar. Hijyen mi? Yahu siz hala orada mısınız? Biz hijyeni yedik bitirdik... Breh Breh! Makarnamızı, hostelin mutfağındaki tencerelerden birinde haşlamadan önce tencereyi öyle bir yıkadım ki, tencere tencere olalı öyle temizlenmemiştir. Makarnamızı da kapalı su da haşladık. Musluktan akan su'da Hintliler bile yemek yapmıyor ama o acayip dükkandan satılan yoğurdu herkes yiyordu. Hintliler çok acayipler, su içerken şişeyi ağızlarına dokundurmuyorlar ama sokakta toz toprağın içinde pişen her şeyi yiyorlar. O akşam uzun bir süredir, baharatsız bir şey yemiş olmanın verdiği rahatlama ile uykuya dalacaktım ki, odamıza bir İngiliz eleman geldi!

İsmi Joe'ydi. Çocuk enerji patlaması yaşıyordu. 2 aydır Hindistan'da geziyormuş. Kısa bir süre sonra dönecekmiş. Brezilya'da hosteldeyken soyulmuş. Favela'ya girince telefonunu çalmışlar, çıkarken başkası geri getirmiş. Bu arada favela, Brezilya'da çetelerin yönettiği mahallelere verilen isim oluyor. Çocuk enerji bombası çıktı. 1,5 saat filan nefes almadan hayat hikayesini anlattı. Sonuç olarak; İngiltere'ye gidince bizim kalacak yerimiz, Türkiye'ye gelince de onun kalacak yeri oldu. :D D O gece çantalarımızı topladık. Ertesi sabah en çok merak ettiğim diğer şehir olan Jodhpur'a geçecektik. Bu yolculukta en ucuz tren bileti sınıfını almıştım. 3 kişi için toplamda 420 Rupi ödemiştik. Ne kadar ucuz olduğunu siz düşünün.

Tren yolculuğu nasıl geçecekti? Yeni şehir umduğumuz gibi çıkacak mıydı? Hayatımda gördüğüm en muhteşem kale bizi mi bekliyordu? Bir sonra ki yazı da hepsini yazacağım. Şimdilik hoşça, mutlulukla, huzurla ve sağlıcakla kalın.


GEZGİN ŞİŞKO

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Everest Ana Kamp Yürüyüşü - 1

Merhaba, Gece 2'de hostelden araçla alındık ve dünyanın en tehlikeli havaalanlarından olan Lukla Havaalanına uçmak üzere Katmandu merkez...