18 Nisan 2021 Pazar

Everest Ana Kamp Yürüyüşü - 1

Merhaba,

Gece 2'de hostelden araçla alındık ve dünyanın en tehlikeli havaalanlarından olan Lukla Havaalanına uçmak üzere Katmandu merkezden Ramechhap Havaalanına gittik. 130 km yol 5 saat sürdü... Araçta en arka sırada oturuyorduk ve yollar o kadar kötüydü ki hoplaya zıplaya gittik. Hatta bir ara bindiğimiz minivan çukura girdi, çukurdan çıktığımızda yandaki amcanın kucağında oturuyorken buldum kendimi :D:D:D Tam utanacaktım ki başka bir çukura girdik ve koltuğuma geri hoplatıldım. 

Havalimanına girdiğimizde hayatımda gördüğüm en küçük havalimanı ile karşılaştım. Uçacağımız 17 kişilikti. İlk defa pırpırlı uçağa binecektim ve yükseklik korkumu da düşünürsek, acayip heyecanlı olacaktı. Uçağa bindiğimde en ön koltuğa oturdum. Hemen pilotların arkasındaydı koltuk. Pilotların arkasında derken, gerçekten arkasında... Pilotun ensesine tokat atsam uçak düşer o derece yakın :D:D 1 saat geç kalkış ve 20-25 dakikalık bir uçuşun ardından Lukla'ya indik ve bizi çok sevgili rehberimiz Sharan ve sherpamız karşıladı. Sherpa, sizin çantalarınızı ve yükünüzü taşıyan insanlara verilen ad. Bölge itibariyle ulaşım çok zor ve bu tarz yükleri sizin için taşıyan kişiler var. Yani seyahat boyunca koca sırt çantasını taşımak zorunda kalmıyorsunuz.

Ramechhap Havaalanı





Lukla Havaalanı



Lukla Havaalanı, Everest dağına 1953 yılında ilk tırmanan kişiler olan Tenzing ve Hillary'nin ismini taşıyor. Hatta bu havaalanını 1964 yılında yapan/yaptıran kişi de Edmund Hillary'nın ta kendisi. Havaalanı pisti yokuş aşağı olması nedeniyle bir çok kaza meydana geliyor ve burası dünyanın en tehlikeli havaalanı olarak biliniyor. 

Kısa bir kahvaltı molasının ardından yürüyüşe başlıyoruz. Bugün hedefımiz 2650 m yüksekliğinde ki Phakding'e ulaşmak. 3 saat gibi kısa bir yürüyüşün ardından otele varıyoruz. 3 saat ama ne 3 saat... İnişli çıkışlı ve zorlu bir yürüyüştü fakat beni en çok zorlayan şey asma köprüler oldu. İlk köprüye ayak bastığımda o kadar korktum ki, bir an geri dönüp Lukla'da beklemeyi bile düşündüm. Çünkü bu köprü, geçeceğimiz diğer köprülere nazaran çok daha alçak bir yükseklikteydi ve inanılmaz derecede korkmuştum. Ertesi gün önümüzde ise dünyanın en yüksek asma köprüsü olan 150 m yükseklikteki Hillary Köprüsü vardı. 

Phakding Yolu









Köprüden, korkuma rağmen bir şekilde geçtim. 12:30 gibi Phakding'e ulaştık. Phakding, ortasından nehir akan dağların arasında şirin bir köy. Her yer yemyeşil ve muhteşem bir doğa harikası. Yürüyüşün ardından biraz acıkmıştım. Öğle yemeği yedik ve temiz havanın da etkisi ile uyudum. Akşam 17:30 gibi tekrar uyandım ve baktım ki ortak alanda soba yakılmış. Bu arada gittiğimiz hiçbir otelin odalarında ısıtma sistemi, elektrik ( sadece 1 adet elektrik lambası var), su, tuvalet yok. Isınmak ve karnınızı doyurmak için sobanın belli bir süre yanıyor olduğu ortak alana gitmeniz gerekiyor. Tuvalet ihtiyacı içinse, ortak tuvaletleri kullanıyorsunuz. Hava çok soğuk, gerçekten soğuk!

Akşam yemeğinde Thukpa yedim. Thukpa, yumurtalı erişteli sulu bir çeşit ramen diyebilirim. Ortak alanda akşam 21:00'a kadar takıldık. Malum oda sıcak değil ve odaya pek gitmek istemiyorsunuz. Bu arada bulunuyor olduğumuz rakım itibariyle en sıcak odalarımızdan birisi bu oteldeymiş... Haberimiz yoktu tabi :) Ortak alanda yemek yerken elemanın birisi kustu. Yüksek irtifa hastalığı mı? Yemek mi diye düşünürken, yemeklerimizi yemeye devam ediyorduk :D:D Eğer yemek nedenli kusuyor ise sonucu kısa bir süre sonra öğrenecektik. Tecrübe ettik ki yemek değilmiş... Yüksek irtifa hastalığını gitmeden önce duymuştum. Baş ağrısı, mide bulantısı gibi belirtileri var. Çok ileri derecelerde ise kulaktan kan gelmesi, burun kanaması, beyin kanamasına kadar gidebiliyor olay!

Phakding Otel Ortak Alan




Bende şimdilik bir şey yoktu ama ertesi gün ve yolculuğun önümüzdeki günlerinde başıma geleceklerden bihaberdim. O gece güzel bir uyku çektim. Sonra ki günden itibaren günde en az 7-8 saat yürüyüş yapmaya başlayacaktık. Özellikle ertesi gün ki yürüyüşün 5 saati tırmanış şeklinde olacaktı. 

Macera başlamıştı!

Bir sonra ki yazıda görüşmek dileğiyle hoşça, mutlulukla, huzurla ve SAĞLICAKLA KALIN...


GEZGİN ŞİŞKO





11 Nisan 2021 Pazar

Katmandu Gezisi - 2

 Herkese merhaba,

Çok uzun bir süredir yazmıyorum. Sanırım 1 yılı geçti. Nepal seyahatime ilişkin yazılarımı tamamlamadığımı hatırladım. Artık başladığım şeyi bitirmem gerekiyor. Pandemi ortaya çıktığından beri seyahat edemiyorum. Bari eski anıları biraz yad edelim. :)

Katmandu'da ikinci günümüzde de her tatilde olduğu gibi erkenden uyandım. Zaten gece çok iyi uyuduğumu da söyleyemeyeceğim. Everest yürüyüşüne başlamadan önce enerjimizin en yüksek olduğu gün bugündü ve görmemiz gereken yerler vardı. Uymamız gereken planlar vardı... Kahvaltı için şehrin merkezi olan Thamel'e gittik. Alışveriş yapılacak onlarca yer var ve çok hoş şeyler gördüm. Alacağım ürünleri aklıma kazıyarak, kahvaltı mekanı aradık ve güzel bir mekanda kahvaltı ettik. 

Kahvaltının ardından Durbar meydanına gittik. Durbar, şehrin bu bölgesindeki tarihi yapıların toplandığı bölge diyebilirim. Buraya giriş yerli halka ücretsiz ama turistlere ücretli ( 1000 Rupi ). Kaçak girmeyi deneyebilirsiniz, meydana çıkan tüm yollarda güvenlik yok. Biz ana girişten yürürken beni Nepallilere benzettikleri için çevirmediler ama arkadaşım bariz o ülke insanına benzemediği için çevirip ücret aldılar. İçim rahat etmediği için ben de turist olduğumu söyledim ve ücret ödedim :) Ne kadar da dürüst bir TURÜST ( Trust'tan mı geliyor desek :D ) ;) 

Durbar meydanında Kumari Ghar da var. Kumari, Hindu ve Budistlerin yaşayan tanrıçası olarak biliniyor. Ergenliğe girmemiş kızlar arasından seçilen Kumari, ergenliğe girdiğinde farklı bir Kumari seçiliyor. Kumarilik çok zor ve küçücük çocukların dini anlamda hayatlarının elinden alınması gibi acı bir durum var. Dinlere saygım var fakat bu durum maalesef ki çok üzücü. Kumari ergenliğe girdiğinde onca yıl el üstünde tutulmasının arından gözden düşüyor ve Kumari olmuş birisi ile evlenmek şanssızlık getirdiği için kimse evlenmek istemiyor. Kumarilik bittikten sonra hükümet maaş bağlıyormuş. Yine de yalnızlık ve yoksulluk içinde öldükleri biliniyor. Kumari oldukları süre boyunca okula gidemediklerini ve oyun oynamalarının da yasak olduğunu ayrıca belirtmek isterim ki durumun vahametini siz de açıkça anlayabilesiniz. 

Kumari, küçük 2 katlı bir yerde yaşıyor. İnanılmaz ahşap oymaları var. Arada camdan çıkıp turistleri selamlıyor. Biz çıkarken içeriye bir turist kafilesi giriyordu. Okuduğum kadarıyla günde 1 defa cama çıkıp insanları selamlıyormuş. Kafileden insanlarla konuştuğumuzda 30 dk sonra da Kumari'nin selamlayacağını söylediler. Onlara da günde 1 defa cama çıktığı söylenmiş :D :D  Dini sömürü bu olsa gerek... 

Durbar Meydanı








Kumari'nin Yaşadığı Yer Kumari Ghar


Durbar'ı gezdikten sonra şehirdeki en güzel yerlerin başında gelen Patan'a taksi ile 400 Rupi ödeyerek gittik. Patan meydanına giriş de yine ücretli. 1000 Rupi'de buraya giriş için ödemeniz gerekiyor. Patan Meydanı ve Saray gerçekten çok güzel. Ahşap ve taş işlemesinin en güzel örneklerinden bazıları burada. Sarayın içindeki yaşam havuzu görülmeye değer ve taş işçiliği inanılmaz. 

Patan Meydanı ve Sarayı











Patan'ı gezdikten sonra tekrar otelimizin olduğu bölgeye döndük ve bir mekanda ülkenin milli yemeklerinden Momo'yu denedik. Bizim mantının büyüğü diyebilirim. Çok lezzetli ve doyurucu porsiyonları vardı. Ardından otele geçtik, biraz dinlendik ve akşam için Madhav'in ayarladığı hoş geldiniz yemeğine gittik. Ganesh de bizimle geldi ve tabi ki de yine thali yedik. Dans gösterisi filan izledik. Gece saat 01:30'da bizi almaya geleceklerini ve sabah saat 7'de uçak ile Lukla'ya gideceğimizi söyledi. 01:30'da uyanıp, kısa bir araç yolculuğu sonrasında pırpırlı uçakla dünyanın en tehlikeli havalimanlarından birisi olan Lukla'ya iniş yapacağımızı ve maceranın başlayacağını özetledi. 

Momo ( Fotoğraf çekmek sonradan aklıma geldi. Bundan dolayı tabağın yarısı yok! )
 


Akşam Yemeğindeki Mekan



Yemeğin ardından hostelimize geçtik ve eşyalarımızı hazırladık. Uyumaya çalıştık ama pek başarılı olduğumuzu söyleyemeyeceğim. Gece saat 02:00 gibi bizi almaya geldiler ve yola koyulduk. Zorlu bir yolculuk olacaktı tahmin edebiliyordum ama tahminlerimden daha da zorlu çıkacağını; küçük bir minivanın en arka koltuğunda otururken ve akşam yediğim şeyleri midemde tutmaya çalışarak, bozuk yollarda hoplaya zıplaya giderken anlamıştım.

Everest yolculuğum başlamıştı ve bu yolculuk bir hayli zor olacaktı. Bu seriyi kısa bir süre içerisinde bitirmeyi planlıyorum. Bu kadar uzun süre yazmamazlık etmeyeceğim. Bir şeyleri yarım bırakmaktan hiç hoşlanmam. Kısa bir süre sonra bu yolculuğu günbegün yazacağım. Elimde çok güzel videolar ve fotoğraflar var. :)

Bir sonra ki yazıda görüşmek dileğiyle, hoşça, mutlulukla, huzurla ve SAĞLICAKLA KALIN...


GEZGİN ŞİŞKO 


8 Aralık 2019 Pazar

Katmandu Gezisi - 1

Herkese merhaba,

Bir süre önce Nepal'e giderek, Everest Ana Kamp yürüyüşünü gerçekleştirdim. Bu gezimin detaylarını Nepal yazı dizisinde paylaşacağım. Hadi yeni bir yolculuğa başlayalım...

Cuma günü iş çıkışı Sabiha Gökçen Havalimanına gittim. Bu seyahatimde sadece 1 arkadaşım ile yola çıktık. Hem zorlu olacağını tahmin ettiğim için, hem de uzun bir süredir grup halinde seyahat ediyor olmam sebebiyle böyle bir karar almıştım. 

Nepal Bayrağı

                           

Everest seyahatimin ilk durağı, Nepal'in başkenti Katmandu olacaktı. İstanbul'dan Katmandu'ya, Katar aktarmalı olarak Katar Havayolları ile uçtuk. Katar Havayolları dünyanın en iyi havayollarından birisi ve deneyimlemek istediğim bir firmaydı. Gayet keyifli ve güzel bir yolculuk geçirdikten sonra Katar Hamad Uluslararası Havalimanına indik. Güzel bir havalimanı yapmışlar ve ilk defa havalimanının içinde tren gördüm. İçinde derken, kapıların olduğu koridorda havaray vardı! Havalimanında her şey var. Dinlenme yerleri, şarj istasyonları ve ücretsiz wifi hizmeti v.b bir çok hizmet mevcut. Keyifli bir aktarma süresi geçirdikten sonra Katmandu'ya uçtum. 

Hamad Uluslararası Havalimanı



Everest Ana Kamp'a gitmek için instagramdan bir seyahat acentesi ile görüşmüştüm. Normalde 15 gün olan turun 11 gününe katılacağımı söyledim. Bu şartlar altında 1300 USD olan fiyatı 1000 USD'ye indirmeyi kabul ettiler. 1300 USD olan fiyata, sizi havalimanından alıp, tekrar havalimanına bırakana kadar her şey dahil. Ben Katmandu'da konaklayacağım yeri kendim ayarlamıştım ve tur kafasını da çok sevmediğim için sadece hostelden alıp yürüyüşü gerçekleştirip, sonra tekrar hostele bırakana kadar olan kısım için yani 11 gün için 1000 USD fiyat teklif ettim. Onlar da kabul ettiler.

İnstagram'dan Madhav isimli birisiyle konuşmuştum. Biraz araştırma yaptığımda güvenilir ve iyi birisi olduğunu gördüm. Firmasının ismi Footprint Adventure ve TripAdvisor'da bir çok olumlu yorum buldum. Madhav, ne zaman whatsapp'dan yazsam hemen cevap verdi ve bitmek tükenmek bilmeyen sorularımı, sabırla yanıtladı. Böylece küçük güven testlerimi başarıyla tamamlamış oldu. Ben de turu arkadaştan almaya karar verdim. Çok yardım sever ve iyi niyetli birisi olduğunu kısa sürede gösterdi. Tur'a dahil olmamasına ve tur başlamamasına rağmen, havalimanından hostelimize kadar ücretsiz ulaşım hizmeti sağladı.

Nepal bizden vize istiyor ama bu vizeyi havalimanında alabiliyorsunuz. Günlük bazda ücretlendirme sistemi var. 15 güne kadar olan vize ücreti 30 USD. Uçaktan inince küçücük bir havalimanı göreceksiniz. İşte orası ülkenin en büyük havalimanı. Yanınızda fotoğraf varsa form doldurarak hemen vize işlemlerini tamamlayabilirsiniz. Fakat yanınızda fotoğraf yoksa oradaki kiosklardan gerekli bilgileri doldurarak, makineden çıktı alıyorsunuz ve yine vize işlemlerini tamamlayabiliyorsunuz. Bence kiosklara hiç bulaşmayın... Doldurması çok uzun ve acayip sıra oluyor. 1 tane vize fotoğrafı götürün, formu elle doldurun ve paranızı ödeyip vizenizi alın. 

Havalimanından çıktığımda Madhav'in kuzeni Ganesh bizi bekliyordu. O akşam bizi Zostel Katmandu'ya bıraktı ve tur parasını ödedik. Zostel Katmandu, güzel ve temiz bir hostel diyebilirim. Daha önce Hindistan / Jaipur'da da Zostel'de kalmıştım. Hostel'in olduğu sokağa ve şehre girince, çevrenin biraz kötü olduğunu göreceksiniz. Sakın ürkmeyin. Ülkenin geneli böyle ama oldukça güvenli, temiz bir ülkedesiniz. Kötüden kastım, binalar bakımsız, eski görünüyor. Bazı sokaklar toprak yoldu ve çukur doluydu. Şehirde trafik lambası görmedim. Her yerde trafik polisleri var. Trafik felaket bir seviyedeydi. O derece kötü ki, beklerken kontak kapatıyorlar. 



Hostel'de o akşam Thali yedim. Ertesi gün öğrendim ki, yediğim şeyin ismi thali değilmiş. Hintlilerin Thali diye isimlendirdiği bir çok yemek çeşidinin olduğu tabağa, burada yemek çeşitlerini sınırlandırarak / sabitleyerek Dal Bhat adını vermişler. Dal =  mercimek, bhat = pilav demek. Dal Bhat'ın içinde mercimek, pilav, ıspanak, çıtır bir ekmek ve köri soslu sebze yemeği bulunuyor. Pilav bittikçe ekliyorlar. İşin en güzel tarafı da bu gelen pilav ücretsiz. İstediğiniz kadar pilav yiyebilirsiniz!

Dal Bhat


Nepal bizden 2 saat 45 dk ileride. Hostele vardığımızda neredeyse 24 saattir yolda olmanın verdiği yorgunlukla, yemeğin ardından hemen uykuya daldık. Ertesi gün Katmandu'yu gezmeyi planlıyordum. 

İlk izlenim olarak Nepal hoşuma gitti diyebilirim. Yollar bakımsız, binalar eski ama temizdi. Hindistan'a nazaran sokakları çok temiz ve fazla evsiz insan görmemiştim. Hindistan'a kirlilikten ötürü gitmekten çekinen ama ilgi duyan kişiler rahatlıkla Nepal'i tercih edebilirler. Tüm Asya'da olduğu gibi buradaki insanlar da güler yüzlü ve samimiler. 

İlerleyen yazılarda Everest'e olan zorlu yolculuğumu, korkularımla yüzleşmemi, bedenimin sınırlarını zorlamamı ve hayatımda gördüğüm en güzel manzaraların fotoğraflarını paylaşacağım. Fiziksel ve mental açıdan zorlu bir yolculuk olduğunu söyleyebilirim. Lakin geriye dönüp baktığımda, hatırladığım yegane şey; zamansız geçen günlerin huzuru... Bazen de buraya gelme amacını unutturacak kadar yorulmak ve sadece sonraki adımı düşünmek. 


Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle hoşça, mutlulukla, huzurla ve sağlıcakla kalın.


GEZGİN ŞİŞKO

27 Ekim 2019 Pazar

Valladolid Gezisi

Herkese merhaba,

Bir önce ki yazıda da bahsettiğim üzere Cancun'dan Valladolid'e geldik ve otelimize yerleştik. Valladolid'de kaldığımız otel hoşuma gitti. Eğer oteli incelemek isterseniz Hotel Palacio Canton için tıklayabilirsiniz. Fiyatlar uygundu ve temiz bir yerdi. 

Eşyalarımızı bıraktık ve ilk iş olarak yağmur ormanlarının içinde eski Maya yerleşim merkezlerinden birisi olan Ek Balam'a gittik. Taksi ile gidiş dönüş için 500 peso ücret ödedik. Ek Balam giriş fiyatı ise 230 Peso'ydu. Biraz pahalı ama her kuruşuna değdiğini, girdiğinizde ve tırmandığınızda anlayacaksınız. Tırmanmak mı? diye düşündüğünüzü duyar gibiyim. Ek Balam'da kocaman bir piramit var ve tepesine çıkabiliyorsunuz. Tepeye çıkıp göz alabildiğince uzanan yağmur ormanlarını seyretmek, mükemmel bir duyguydu. Yükseklik korkunuz varsa, biraz sıkıntı yaşayabilirsiniz. Ben çıkarken biraz tırstım ama o güzelliği görmenin bedeli biraz korkmak ise, varsın olsun! 

Ek Balam






Ek Balam'ı görmenin ardından otele geri döndük. Ertesi gün Meksika'ya geliş amacımız olan Chichen Itza'ya gitmek üzere araç ayarladık. Tüm gün için 1750 Peso'ya araç tuttuk. 3 cenote'ye götürecek + ünlü piramidi görecektik. Her gittiğimiz yerde de bizi bekleyecekti. Gayet makul geldi ve 5 kişi için uygun büyük bir araç göndereceklerini ilettiler. Şoförümüz sabah 07:15'de gelip bizi alacaktı ve bizim seçtiğimiz cenoteleri gezdirecekti. Cenote nedir? derseniz; içi su dolu obruklar diyebilirim. Lakin gerçekten bir doğa harikası göreceğinize emin olabilirsiniz. Fotoğrafları paylaşacağım, siz de hak vereceksiniz.

Neyse ertesi sabah erkenden kalktık. Oteldeki arkadaşlar, odaya dahil olan kahvaltımızı verdiler. Kahvaltı ettik ve şoförümüz geldi. 1 saat sonra Chichen Itza'ya vardık. Giriş ücreti 240 Peso ödedik. Dünya harikası olduğunu söylemiştim. Bu yapının bir çok özelliği var ve insanı gerçekten kendisine hayran bırakıyor. Tüm detaylar ile sizi boğmayacağım. Detaylar için tıklayabilirsiniz.

Chichen Itza




Burayı gezdikten sonra, ikinci durağımız olan Cenota Ik-Kil'e geçtik. Giriş ücreti olarak 80 Peso ödedik. Güzelliği hakkında ne yazacağımı bilemiyorum. Gerçekten dünyadaki cenneti tarif eder misin? diye sorsalar, edemem ama fotoğrafları elimde var. Sizinle de aşağıda paylaşıyorum... Fazla söze gerek yok. Kesinlikle ölmeden önce görmelisiniz. 

Cenote Ik-Kil





Ardından sevgili taksi şoförümüz bizi Allah'ın unuttuğu bir cenote'ye götürdü. Saçma sapan bir yerdi ve ne bir tesis ne de başka bir yapı vardı. İngilizce bilmemesi nedeniyle, bildiğim yarım yamalak İspanyolcam ile bizi kandırmaya çalıştığını söyledim ve gitmek istediğimiz yere götürmesini ilettim. Biraz bağırmış da olabilirim. En sevmediğim şey kurnaz taksicilerdir... Şerefleriyle zaten para kazanıyorlar, 3 kuruş fazla kazanmak için neden böyle saçma sapan şeyler yapıyorlar onu anlamıyorum. Bu arada yanlış cenote'ye getirdiğini nereden anladığım konusuna gelince, ben taksiye binince hemen GPS'i ve haritayı açarım. Sürekli takipteyimdir. Gideceğimiz yerleri de daha önceden harita üzerinden işaretlerim. Onun için bu oyunlar bana sökmez :D :D 

Cenote Oxman




Ardından Cenote Oxman'a gittik. Burası hem yemek yiyebileceğiniz hem de rahatça cenote'ye girebileceğiniz güzel bir yer. Eğer yemek yiyecekseniz, burada yemenizi öneririm. Çünkü normal giriş bileti 80 Peso ama 100 peso verirseniz, yemekte kullanabileceğiniz 50 Peso'luk kupon veriliyor. Giriş için 150 peso öderseniz de 150 Peso yemek kuponu alabiliyorsunuz. Burada güzelce dinlendik ve zaman geçirdik. Ardından otelimize geri döndük. Otele döndüğümüzde akşam saat 5 civarıydı. Valladolid'i gezecekseniz muhakkak 1 gün ayırmanızı öneririm.Öyle geçerken uğrayayım dememeniz sizin yararınıza olur. Otele dönünce taksici efendiyi bir de tur şirketine şikayet ettim. Aklımdan parasını kesmek geçmedi değil ama o yaptığı hareket hariç herhangi bir yanlış hareketini görmememden ötürü tam ödeme yaptım.

Akşam çevrede biraz gezindik. Bu şehir küçük, şirin bir yer ve benim gerçekten hoşuma gitti. Akşam şehrin merkezindeki parkta oturduk. Öğrencilerin ingilizce ödevlerine yardımcı olduk. Röportaj filan verdik :D :D Küçük bir dans gösterisi izledik. Bayağı hoşuma gitti ve dinlendim. Cancun'da ki olaylardan sonra burası ilaç gibi geldi. Ertesi sabah otobüs ile Cancun'a dönecek ve Mexico City'e geri uçacaktık. 

O gece rahat bir uyku çektim. Sonuçta dünyadaki cenneti yani cenoteleri görmüştüm, buraya gelme amacım olan Chichen Itza'yı görerek asıl amacımı gerçekleştirmiştim. Harika bir tecrübeydi. 

Ertesi sabah uyandık, kahvaltımızı ettik ve otobüs ile Cancun'a döndük. Bu sefer otobüste sadece biz yoktuk ama hayatımda oturduğum en rahat otobüs koltuğunda seyahat ettiğimi belirtmek isterim. Bu arada otobüs firmasının ismi ADO ve neredeyse her yere gidiyorlar.

O gün biraz Cancun'da takıldık ve akşam uçak ile Mexico City'e döndük. Uçak biraz geç indi. Son metro ile hostelimizin olduğu yere en yakın metro durağında indik ve 10 dk'lık yürüyüş maceramız başladı. Sırt çantalı 5 kişi, sessiz sakin yolda yürürken; bir anda polisler, arabalar ile karşıdaki binanın önüne geldiler ve ellerinde ağır silahlarla binanın etrafını sardılar. Bize hızlı hızlı geçin diye el işareti yaptılar. Biz koştura koştura geçtik. Hostelin olduğu sokak yakındı ve sokağa girdik. Silah sesleri filan geldi. Hostel'e girdiğimizde ambulans sesleri gelmeye başladı. İşte bu da böyle bir anımız :D :D :D Mexico City'de gece 00.00'dan sonra sokağa çıkmayınız efendim. Adamı yerler, çatışma ortasında kalırsınız aman diyim! 

Ertesi gün şehirde aylak aylak dolaştık. Uçağımız akşam kalkacaktı ve tekrar havalimanına gidip, Meksika'ya veda edecektik. Bugünü tamamen alışverişe ayırdık ve keyfimizce takıldık. Bu arada kaldığımız hostel, bir önceki hostelden farklıydı ve mimari yapısı muhteşemdi. 2 sokak yukarıda yaşanan çatışmaya rağmen güvenlik sorunu hiç yok. Kale kapısı gibi bir kapısı var. Zaten biz gece kapıyı çaldığımızda da önce sürgülü bir delikten baktılar. Kim olduğumuzu filan sorup kapıyı öyle açtılar. Casa San Ildefonso için tıklayınız.

Akşam metro ile havalimanına geçtik ve havalimanında eski iş yerimden bir arkadaşımla karşılaştım. Dünya cidden küçük. Aynı şehirde ve ilçede yaşıyor olmamıza rağmen 6 yıldır hiç karşılaşmadığım arkadaşımla, Meksika'da dönüş uçağında karşılaşmak inanılmazdı. Şunu da yazmadan geçemeyeceğim, uçağa binmeden önce yine güvenlikte acı soslarımı aldılar. Ağzımı yakamayan acı soslarım, bu olayla içimi yaktı... Gerçekten acıymış dostlar çok acı... 

Uçağa bindik ve Fransa aktarmalı olarak memlekete geri döndük. Bu olaylar yaşanalı 9 ay oldu. Yazıyı çok geç yazdım biliyorum. Bir süredir, kariyerimle ilgili şeylerle uğraşıyorum. Hiç istemesem de seyahatlerime ara vermek zorunda kaldım. Meksika seyahati beni bayağı etkiledi diyebilirim. Artık daha sakin, sabırlı ve anlayışlı hissediyorum. Yaşadığım onca olayın ardından, bir sonra ki seyahatime yalnız çıkacağıma ilişkin kendime söz vermiştim ama tutamadım. 

Bu arada sonra ki seyahatim tam olarak 5 gün sonra başlayacak. Nepal'e gideceğim. Dünyanın tepesi olan Everest'in ana kamp alanına kadar çıkacağım. Yanımda çok değerli 1 dostum olacak. Yalnız gitmekle, sevgili dostumla gitmek arasında çok fark yok. Çünkü kişisel alanlarımıza saygılı ve enerjisi aynı anda yükselip aynı anda düşen insanlarız. Everest maceramı da yazacağım. Bu seyahatin bana neler katacağını, yine döndüğümde yazacağım. Bu seyahat biraz zorlu olabilir, dünyanın en tehlikeli havalimanına ineceğim, 12 gün boyunca dağlarda her gün 5-6 saat yürüyeceğim. Neyse ki seyahate başlayan ben ile seyahatin sonundaki ben farklı kişiler olacak. Tecrübe insanı değiştiriyor. Seyahat sırasında yine notlar tutacağım ve geri döndüğümde blogumda yazacağım. 

Bir sonra ki yazıda görüşmek dileğiyle hoşça, mutlulukla, huzurla ve sağlıcakla kalın.


GEZGİN ŞİŞKO


20 Ekim 2019 Pazar

Cancun Gezisi

Herkese merhaba,

Çok uzunca bir süredir yazmıyorum. Öncelikle yazıları takip eden kişilerden özür dilerim. Geçerli sebeplerim var. Bu son 6-7 ay biraz zor geçti diyebilirim. Özetle bir sınava girerken ukalalık ettim ve hayattaki en değerli şeyi, zamanı ( 6 ay'ımı ) kaybettim. 6 ayın sonunda girdiğim sınavda başarılı oldum ama bu 6 ay boyunca canım bir hayli sıkıldı. Neyse artık önemi yok. Alınması gereken dersi aldım. Sizi ilgilenmediğiniz bu detaylara boğmayacağım.

Yazıya başlayayım:

Cancun'da ki hostelimiz harikaydı ve konaklama ücretine, kahvaltı da dahildi. Hostel için tıklayınız. Hostel'in konumu çok iyi ve manzarası da müthişti. Cancun'a gelme sebebim, arkadaşlarımın denize girmeleri ve keyifli bir tatil geçirmelerini sağlamaktı. Sabah kahvaltımızı ettik. Onlar denize ben de en büyük Maya koleksiyonuna sahip müzelerden birisine gittim. Hava 30 dereceydi. Ocak ayının sonunda, insanlar İstanbul'da donarken, dünyanın diğer ucunda denize girebiliyor olmak muhteşem bir his. Lakin ben denize girmeyi pek sevmem, onun için havanın sıcaklığı ile yetindim. Arkadaşlarım denizin tadını çıkardılar.

Hostel ve Plajdan Fotoğraflar





Gittiğim müze ise hayatımda gördüğüm en güzel müzelerden birisiydi diyebilirim. Müzenin içinde her yerde göremeyeceğiniz Maya kalıntıları ve eşyaları var. Bu eşyaların önemi, İspanyolların ve diğer Avrupalı barbarların bu halkın tüm tarihi yapılarını ve mallarını tahrip etmelerinden ötürü çok yüksek. Maya döneminden kalma şeyler nadir bulundukları için değerliler. Tarihi yok edilmeye çalışılmış bir halkın en son kalıntıları diyebiliriz. Müzenin önemi buradan geliyor. Ayrıca müzenin bahçesinde de küçük bir antik kent olması ise müzeyi bambaşka bir boyuta taşıyor.

Maya Müzesi






Müzeye ulaşım için minibüs kullandım ve 12 Peso ödedim. Müze giriş ücreti için de 75 Peso ödemeniz gerekiyor. Harika bir zaman geçirdikten sonra müzeden çıktım.

Hava acayip sıcaktı. Hemen markete girdim ve ananaslı hindistan cevizli su aldım. HARİKA!!! HARİKA!!! Kesinlikle denemelisiniz. Ben resmen bu suya bayıldım. Hayatımın geri kalanında bu suyu içerek yaşamak istiyorum ama... Ahhh Ahhh! Hava öğleden sonra 35-36 derece civarına çıktı. Bu sıcakta yürümenin pek akıllıca olmayacağına kanaat getirerek, tekrar minibüse bindim ve hostel yakınlarındaki tatil bölgesi merkezine gittim.  Merkezde restoran ve club tarzı eğlenceli yerler var. Daha sonra akşam tekrar gelme düşüncesiyle hostele doğru yürüdüm ve kısa sürede hostele vardım.

Hostele vardığımda, arkadaşlarım denizden dönmüşlerdi ve dinleniyorlardı. Bir önceki yazıyı okuduysanız ablamın da tatilde benimle olduğunu biliyorsunuzdur. Arkadaşlarım, ablamın ateşi olduğunu ve kendini iyi hissetmediğini söylediler. Hemen yanına gittim ve gerçekten ateşi vardı.Önce başına güneş geçtiğini düşündüm. Çünkü bütün gün, benim yürümekten çekindiğim sıcağın altında neredeyse güneş kremi sürmeden yatmış... İlaç almak için hostelin karşısındaki eczaneye gidip durumu anlattım. Onlar da hemen eczanenin yanında doktor olduğunu ve ücretsiz olduğunu söylediler.

Hostele geri döndüm, ablamı aldım. Doktorun kapısından içeriye girdik. Teşhis koysun, ilaç yazsın ve ablam iyileşsin çünkü ertesi sabah yine yolculuğa çıkacaktık. Bu hasta haliyle yolculuk eziyete dönüşürdü. DİKKAT; YAZININ BUNDAN SONRA Kİ KISMI DRAM, ACI VE GERİLİM İÇERİKLİDİR. Hayatımdaki en berbat 12 saat başlıyor:

Doktor ablamı elle muayene etti. Sonra dedi ki; " ablanızın apandisti şişmiş, 24 saat içinde patlayacak! "... O an başımdan aşağıya kaynar sular indi. Bunu nasıl anladığını sorduk ve çok mantıklı, şekilli, çizimli filan açıklamalar yaptı. Hastanede kontrol yapılması gerektiğini söyledi. Burası tatil yöresi olduğu için çok pahalı olduğunu söyledi. Ama konunun hayati tehlikesi nedeniyle muhakkak ameliyat olması gerektiğini ısrarla belirtti.

Bu haberle birlikte, en yakın hastaneye gittik. En azından kontrol yaptırmak ve ne olup bittiğini öğrenmek istiyorduk. Taksi ücreti 250 Peso ödedik. Hastaneye girdik. Doktor muayene etti ve tomografi çekilmeden konunun anlaşılamayacağını, herhangi bir yorum yapamayacağını söyledi. Bir önceki doktor pahalı dediği için biz de fiyat sorma ihtiyacı hissettik. Hastaneden dediler ki; " Tomografi ve tahlillerin ücretleri 1900 USD tutar. Tahlillerin ve sonuçların çıkış süresi 6 saati aşarsa 2900 USD ödemeniz gerekir. Ayrıca ameliyat olması gerekirse de 5000 USD veya daha üstü fatura çıkabilir... " Oooo Baby Come On Come On...

Dedim " Abla en iyisi sen öl... " :D :D :D Şaka bir yana, bilgiyi öğrenince haliyle hemen işlemlere başlamamanın daha mantıklı olacağını düşündük. Hiçbir şey yeyip içmeden ertesi sabaha kadar bekleme kararı aldık. Eğer gerçekten apandisit ise ağrının sabah da devam etmesi gerekiyordu. Değilse zaten boşuna heyecan yapmış olacaktık. Ayrıca bu gece uçak bulabilme durumu da vardı. Direkt uçuş filan varsa Türkiye'ye göndermek de bir ihtimaldi. Ablamın doktor arkadaşıyla konuştuk. O hemen ameliyat olması gerektiğini söyledi, tabi biraz daha telaş ettik ama yemek yemeden veya herhangi bir aksiyona girmeden sabaha kadar beklemek en mantıklı karar olarak gözüktü. muayeneye herhangi bir ücret ödemenize gerek yok dediler ve hastaneden çıktık. Sanırım elle muayeneye ücret alınmıyor.

Hostele geri döndük. Dönüş uçak biletlerine baktım ve en kısa yakın / hızlı uçuşun 48 saat sonra Türkiye'ye ulaşacağını gördük. Ayrıca gerçekten bir durum varsa, ablamı uçakta yalnız bırakmamak gerekecekti ve olay uçakta da gerçekleşebilirdi. Daha zorlu durumlar meydana gelebilirdi. Ateşten ötürü uçağa alınmama ihtimali de vardı. Neyse ablam yanımda kalmak istedi. Bir şey olacaksa beklemek gerektiğine karar verdik. Daha önce yaptırdığı kontrollerde böyle bir şey ile karşılaşmadığını, hiçbir tahlilde sıkıntı olmadığını da söyledi. Muhtemelen durum; ablamın fazla yük alması sebebiyle kasık fıtığının şişmesi ve başına güneş geçmesi ile birlikte tüm semptomların apandisit şişmesi ile aynı şekilde vuku bulması diye düşündük.

Ablamı yatağına yatırdık. Biz hemen hostelin karşısındaki bara gittik. Hayatımda ilk defa isteyerek, tadına bakma amacında olmadan içki içtim. Neredeyse 1 bardak margarita içtim. Bütün sinirlerim gevşedi, biraz rahatladım. Gece 1-2 gibi tekrar hostele döndüm, baktım ablamın ateşi biraz normale dönmüş. Yatağıma geçtim. Bu arada diğer 2 arkadaşımız kafa dağıtmak için club'a gitmişlerdi. Ben endişeli olduğum için onlara takılmadım. Gece bir anda yatağımın başında bir ıkınma ile nefes kesilmesi sesi arasında bir ses duyarak korku içinde uyandım. Hemen yataktan fırladım. İçmeye giden 2 arkadaşımızın da kafaları çok güzel olmuş, yatağımın başında sessizce gülüyor olduklarını gördüm. Sinkaflı bir küfür ettim. Tekrar ablamın ateşine bakmaya gittim. Biraz daha düşmüştü ve uyuyordu. Herhalde apandisit olsa böyle öküz gibi uyuyamazdı düşüncesiyle kendimi rahatlattım :D :D :D

Sabaha karşı 05:30 gibi uyandım. Tekrar ablama baktım ve yine uyuyordu. Ateş seviyesi normal gibiydi. İçim iyice rahatladı. Sonra odanın girişindeki tuvalete doğru giderken, bir olay gördüm. Bunu yazmam pek mümkün değil. Benden başka kimse de bilmiyor. Anlaşılan bu gece hayatımdaki en uzun geceydi...

Bu olayla uykum iyice kaçmıştı. Hostelin ortak alanına gittim. Ayaklarımı uzattım ve güneşin doğuşunu izlemeye başladım. Sonra tek tek arkadaşlarım uyandı. İlk uyanan ablamdı ve sağlığı gayet yerindeydi. Tahminimiz doğru çıkmıştı. Oynadığımız kumarı kazanmıştık!

Herkes kalkınca hazırlandık. Sonra ki durağımız dünyanın yeni 7 harikasından birisi olan ve ülkeye gelme amacımız olan Chichen Itza'nın bulunduğu şehir Valladolid'di. Otobüs bileti almak üzere R1 nolu minibüs ile otobüs terminaline gittik. İlk otobüs 1 saat sonraydı, gidiş dönüş kişi başı 440 Peso ödeyerek bileti aldık. 12 saatlik lanet sona ermiş olacak ki, bu otobüse sadece biz bilet aldığımız ve başka yolcu olmaması sebebiyle bizi shuttle tarzı bir minibüs ile Valladolid'e gönderdiler. HAHAHAHA Şansımız geri dönmüştü.

Muhteşem bir yolculuk geçirdik. Özel servisimizle Valladolid'e ulaştık ve otelimize yerleştik. Yağmur ormanlarının tam ortasındaki bu yeri ben çok beğendim. Sonra ki yazılarımda, Valladolid'de yaşadıklarımızı ve geri dönüş maceramızı paylaşacağım. Diğer yazıları da kısa süre içinde tamamlayacağım çünkü 1 hafta sonra diğer yolculuğuma çıkacağım. Meksika'nın son yazısında, sonra ki yolculuğumla ilgili detayları da paylaşacağım.

Hoşça, mutlulukla, huzurla ve sağlıcakla kalın.


GEZGİN ŞİŞKO

Everest Ana Kamp Yürüyüşü - 1

Merhaba, Gece 2'de hostelden araçla alındık ve dünyanın en tehlikeli havaalanlarından olan Lukla Havaalanına uçmak üzere Katmandu merkez...