19 Ağustos 2018 Pazar

Jaipur Gezisi - 1

Merhaba,

Geldik Jaipur'umu anlatmaya. Özetle, Hindistan'da bir şehir ne kadar güzel olabilirse o kadar güzel bir yer. Gönlüme taht kurmuş 2 şehirden birisi Jaipur. Neyse başlayayım;

Sabah erkenden kalktık, güzel bir kahvaltı yaptık. Burada hostel'de kalıyorduk ve ücrete kahvaltı da dahildi. Kahvaltısı güzeldi. Özellikle sebzeli paratha bir harikaydı. Dün gece trende yediklerimden sonra karnım ağrısa da tedbirli bir şekilde parathayı mideye indirdim. 

Bugün ki plan şehir içindeki yerleri gezmekti. İlk önce hostel yakınındaki Jantar Mantar'a gittik. Bugün ve yarın bir çok yer gezeceğimiz için 2 günlük 1000 Rupi tutarında, neredeyse tüm gezeceğimiz yapılara giriş sağlayan çoklu bilet aldık. Ben çoklu almak istemiyorum derseniz, 1 kaleye girmek için bile 500 Rupi ödeyeceğinizi düşünürsek, ne kadar karlı bir iş olduğunu tahmin edebilirsiniz. İlk durağımız Jantar Mantar astrolojik olayları izlemek ve değerlendirmek için dönemin Mihracesi tarafından yaptırılmış. İçeride bir sürü yapı var ve girince anlamanız bir hayli zor oluyor. Onun için 200 Rupi'nize kıyarak bir rehber tutmanızı tavsiye ederim. Rehber anlatınca, o şekillerin ve yapıların ne işe yaradığını anlıyorsunuz. Güneş saatleri, ay saatleri, hangi ayın kaç gün süreceğini gösterir mekanizmalar, burçların takım yıldızlarını gözlemleme yerleri de dahil, insanı gerçekten etkileyen yapılar var. Anlamak için rehber tutmak şart. Hatta kapıda 3-4 kişi birleşerek, 1 rehber tutabilirsiniz. Bu şekilde kişi başı 50-70 Rupi arası bir şey ödemiş olursunuz.

Jantar Mantar Güneş Saati (Bu saat saniye şaşmıyor. Elimizdeki telefonlardan çok daha güvenilir. Tabii güneş varken :D :D )


Jantar Mantar'dan çıktığımızda, aldığımız bilet ile giriş yapabileceğimiz Isarlat Sargasooli isimli bir minare benzeri yapıya gittik. Burası şehirdeki en yüksek yapılardan birisi ve şehri yukarıdan görebiliyorsunuz. Normal planımızda yoktu ama yakın ve bilete dahil olması sebebiyle buraya çıktık ya da tırmandık. Dön, dön, çık, çık bitmiyor ama çıkınca değdiğini anlıyorsunuz. Tüm şehir ayaklarınızın altına seriliyor. Burada biraz şehri izledik ve yine yürüyerek Hawa Mahal'e gittik.

Bu saydığımız yerler arası yürüyerek yaklaşık olarak 5 dk filan sürüyor. Gerçekten çok yakın ve rahatlıkla gezilebiliyor. Hawa Mahal, Lord Krishna'nın tacı şeklinde yapılmış. Görsel olarak etkileyici bir güzellik sergiliyor. Gördüğünüz diğer yapılardan çok farklı, zamanında kraliyet kadınlarının halk arasında gezmesi yasak olduğu için, içeride kalanların dışarıdan gözükmeden, şehrin ana caddesini izlemesi amacıyla inşa edilmiş. İçinin dışı kadar etkileyici olmadığını belirtmem gerekiyor. İçeriye girdik ve gezdik. Burasının en üst katı da şehri yukarıdan görmenizi sağlıyor fakat Isarlat'ın daha yüksek olduğunu belirtmeliyim.

Hawa Mahal


Hawa Mahal'den çıkarak, bugün ki son durağımız olan Maymun Tapınağına doğru gitmek üzere Tuk Tuk tuttuk. 100 Rupi'ye Maymun Tapınağının ön kapısına gitmek üzere anlaştık ve yollara düştük. Yola çıktığımızda her yerde müzikler çalıyor, ücretsiz yemekler dağıtılıyordu. Bu olaylar akşam ki olayların ön adımlarıymış meğerse... Tapınağın ön kapısında indik. Burada bildiğin dağın önüne iniyorsunuz. Hani tapınak nerede demeyin, önünüzdeki dağı tırmanıp, 15-20 dk yürüdükten sonra tapınağa ulaşaksınız. Tuk tuk'tan iner inmez. Etrafınızı ''rehberler'' sarıyor. Sizi güvenli bir şekilde tapınağa götürebileceklerini ve yol üzerinde çok fazla maymun olduğunu, size saldıracaklarını söylüyorlar. Bunlara kulak asmayın. Yol üzerinde yaban domuzu, inek, keçi, köpek, haddinden fazla maymun var, doğrudur. Fakat tehlikeli filan değil. Sadece tırmanma sebebiyle biraz yorucu olduğunu belirtmeliyim. Şu kuralı unutmayın; Maymun Varsa, Yiyecek Yok! Maymun olan yere yiyecek götürmeyin, aksi taktirde o yiyecekleri elinizden alırlar...

Maymun Tapınağı





Tepelerin arasından yürüdük, yürüdük... Tapınağa gidenlerin ilahileri eşliğine yürümeye devam ettik. En son tapınağa ulaştığımızda, kutsal havuza girip çıkan onlarca insan gördük. Biraz aşağıdaki tapınağın birisinde ise süslemeler filan bir sürü insan oturuyordu. Bir grup ilahi ve şarkılar söylüyorlardı. İçeriye girdik ve oturup bu şarkıları dinledik. Hint kıyafetleri içinde adamın birisi taht üzerinde oturuyordu, insanlar ayaklarına kapanıyor, ellerini filan öpüyorlardı. Ben şok olmuş bir halde izliyordum. Din dediğimiz şeyin insanı ne hallere soktuğunun, en açık örneği önümüzde sergileniyordu. Tabi o kadar insanın aynı anda inanıyor ve ibadet ediyor olması da ortama farklı ruhani bir hava katmıyor değildi... Biraz huzurla içeride oturduk, olayları gözlemledik. Arkadaşlarım oradaki bir din adamı ile muhabbet ettiler. Ben yine izlemeye devam ettim. Ardından tapınaktan çıktık ve aynı yolu tekrar yürümeye başladık. Sonunda ön kapıya vardık, Tuk Tuk tuttuk ve şehre geri döndük. Arka kapı neresi? diye soracak olursanız. Bu tapınakların bulunduğu bölgede otopark var ve arka kapı burada bulunuyor. Yani o yürüyüşü yapmanıza gerek kalmıyor ama 500-600 Rupi fiyat çekiyorlar. Hiç o kadar para veremezdim. Çok uzak olmasa tapınağa da yürürdüm. Zaten sessizliğe hasret kalıyorsunuz, bu nedenle yürüyüş size de iyi geliyor.

Hostel'e döndük ve bir şeyler alarak yataklara uzandık. 1-2 saat sonra arkadaşımız tek başına dışarıya çıktı ve 30-40 dk sonra geri döndü. ''Dışarıda filler filan var, hadi yatmayın gelin.'' dedi. Hemen dışarıya fırladık ve o kıyamet gibi trafikte olan şeylere fillerin de eklendiğini gördük. İleride polislerin kapattığı ana caddeye girdik. Seslerin geldiği yöne doğru yürümeye başladık. Binlerce Hintli sokaklara dökülmüş, ellerinde bayraklarla dans ediyorlardı. Biz ne olduğunu anlamadan, bizi de dansın içine çektiler. Dans ettikten sonra yola devam etmeye başladık. Her yerde gruplar halinde insanlar, farklı müzikler eşliğinde dans ediyorlardı. Her grup bizi içine çekti diyebilirim. Biraz orada oyna, yola devam et, biraz burada oyna şeklinde süren yolculuğumuz, karşıdan gelen atlar tarafından kesildi. Kenara çekildik ve bir binanın üstüne yüzlerce insan, ellerinde mumlar ile ilahiler söylemeye başladı. 5-10 manyak da kocaman bir ateş tasını ellerine almışlardı. Öyle bir sallıyorlar ki, üzerlerine devrildi devrilecek derken, ne hikmetse devrilmedi. Atlar geçti, kafalarının üstünde ateşler taşıyan kadınlar geçti, karnaval misali bir dünya insan geçti önümüzden. Müzikler, danslar, elbiseler, şarkılar, ilahiler. İnanılmaz bir görsel şölendi. Oradan birisine sorduğumda Rama'nın doğum gününü kutladıklarını söylediler. Rama tanrılarıymış. Rama, tanrı Vishnu'nun 7. avatarıymış ve Hinduizm'de en önemli tanrılardan bir tanesiymiş. Hinduizmin destanlarından birisi olan Ramayana, bu tanrı hakkındaymış. Tabi biz bu olayla karşılaşacağımızı giderken bilmiyorduk. Bu olay tamamen tesadüf eseri gelişti ve mükemmel de oldu. O gece çok eğlendik. Gecenin ilerleyen saatlerinde hostelimize geri döndük. Yatağıma uzandığımda, kulağımda ''Bacarrooo, Bacarrooo'' kısmını hatırladığım bir dans müziği çınlıyordu.

Rama Navami olarak adlandırılan Tanrı Rama'nın doğum gününden kısa kısa videolar





Bunca fakirliğin içinde, bunca yokluğa rağmen, nasıl hunharca dans ettiklerini anlatmaya çalışsam kelimeler yetmeyecek. Onun için video paylaştım. Sanki Bağcılar'da kına gecesine katılmışım gibi, oynayanların hiç dertleri tasaları yokmuş gibi, fakirlikten iki yakaları bir araya geliyormuş gibi hunharca dans ettiler. Din cidden bir afyon. Artık buna kesin olarak katılıyorum. Toplumları zapturapt altında tutabilmek için kullanılan bir araç. Şahsi görüşüm Tanrı ile insanın arasına hiçbir şeyin giremeyeceği yönündedir. Dini, din adamlarından değil, din kitaplarından öğrenin. Kuran-ı Kerim'de ''OKU'' diye başlamıyor mu? Okuyun, Okuyun, Okuyun... 

Biraz sonra ki yazıda görüşmek dileğiyle hoşça, mutlulukla, huzurla ve sağlıcakla kalın.


GEZGİN ŞİŞKO

1 yorum:

Everest Ana Kamp Yürüyüşü - 1

Merhaba, Gece 2'de hostelden araçla alındık ve dünyanın en tehlikeli havaalanlarından olan Lukla Havaalanına uçmak üzere Katmandu merkez...