5 Ağustos 2018 Pazar

Agra Gezisi - 1

Merhaba,

En son trenden inmiştim değil mi? Hadi devam edelim :)

Yorucu bir tren yolculuğunun ardından kalabalık bir güruh ile tren istasyonundan çıktık. İstasyon çıkışında bizi maymunlar karşıladılar. Ardından da tuk tukçular hücuma geçtiler. Her zaman yaptığım gibi önce görmezden geldim ve biraz ilerledikten sonra içlerinden en ısrarcı olanı, yani en aç gözlüsü ile pazarlığa başladım. En aç gözlü, en çok müşteriyi isteyen ve indirim yapacak olandır mantığıyla hareket ediyordum. Tabi peşinizi bırakmamasının da payı yok değil :D :D Çünkü gerçekten peşinizi bırakmıyorlar :D :D :D

Buradaki otelimiz tren istasyonundan ve merkezden biraz uzaktaydı. Adamla görüşmeye başladığımızda 150 Rupi'ye anlaştık. Oteli o da biz de bilmediğimiz için gps üzerinden ara sokaklardan gitmeye karar verdik. Vermez olaydık. Onlar ara sokak değil de toprak yolmuş. Hem de taşlı filan yani düz bile değil... Sarsıntılı bir yolculuğun ardından otele ulaştık. Yolları görünce bizi nasıl bir felaket bekliyor acaba moduna girdim. Tuk tukçuya parasını ödedik ve adamla 24 saat bizi istediğimiz yere götürmesi için 900 Rupi'ye el sıkıştık. 2-3 saat sonra gelip bizi otelden alacaktı, Agra Kalesi, küçük Taj Mahal ve Yamuna nehri'nin karşı kıyısından güneşin batışı ile Taj Mahal'i izleyebileceğimiz bir bahçeye götürecekti. Ayrıca ertesi sabah erkenden gelip, Taj Mahal'e güneşin doğuşunu izlemeye ve bir sonraki trenimize binmemiz için istasyona bırakacaktı. Bayağı karlı bir anlaşma olmuştu. En azından sürekli olarak tuk tukçularla kapışmaktan iyiydi.

Otele girdik, rezervasyon kağıdını verdik. Rezervasyonu iptal etmemizi, bize daha ucuza oda verebileceklerini söylediler. Vergiler dahil kahvaltı hariç 4000 Rupi'ye gelecek odayı, kahvaltı dahil 3500 Rupi'ye verdiler. Hint düzenbazlığını beklediğim için önce bir pislik mi var acaba diye huylanmadım değil... Fakat o an'a kadar kaldığımız en iyi oteldi diyebilirim. Odamıza yerleştik, çantalarımızı bıraktık ve dinlendik.

Bir kaç saat sonra tuk tukçumuz geldi. Önce küçük bir şehir turu attık. Küçük kısmı doğru lakin şehir demeye 1000 şahit ister onu da 1.3 milyar milyor nüfuslu Hindistan'da bulmak zor değil. Şahit çok, orası kolay iş :D :D Hadi bari biz de şehir diyelim; Taj Mahal'den başka neredeyse hiçbir şey olmayan şehir. Agra'ya 1 gün yeter, daha fazla bir süre ayırmayın. Biz de 1 gece kalıp yolumuza devam edecektik. Amaç güneş batışında ve doğuşunda Taj Mahal'i izlemekti. Çünkü kullanılan taşlar sebebiyle günün her saatinde farklı bir renk ile gözlerinizi şenlendiriyor. Güneş batmasına yakın Yamuna nehrinin karşı kıyısına geçtik. Bu nehir kutsal Ganj nehrini besleyen en büyük akarsu ve Delhi'den de geçiyor. Agra şehrini ortadan ikiye bölüyor. Bir tarafta fakir insanlar, diğer tarafta daha da fakir insanlar yaşıyor. O ne biçim bir cümle dediğinizi duyar gibiyim. İnanın fantezi dünyanızı renklendiren ''Grinin 50 Tonu'' na inat, Fakirliğin 50 Tonu'nu bu ülkede görebilirsiniz. Her zaman beterin beterini görüyorsunuz. Burada da insanlar çarşafın altına kalın bir odun parçası koymuşlar ve onun içinde yaşıyorlardı. Ben artık söyleyecek söz, yazacak cümle bulamıyorum. Sizin hayal dünyanıza bırakıyorum.

Güneş batmasına yakın, Yamuna nehrinin karşı kıyısındaki ücretli parka girdik. Taj Mahal giriş ücretinin 1000 Rupi olduğunu düşünürsek, buraya giriş için 200 Rupi ödemek çok daha makul bir fiyat diyebiliriz. Neden direkt olarak Taj Mahal'e gitmediğimiz konusuna gelince; Taj Mahal cuma günleri kapalı oluyor. Ben zaten bunu bilerek planlama yapmıştım. Siz de plan yaparken bu detaya önem gösterin, yani şehirde kalmadan Taj Mahal'i görüp başka şehre geçeyim derseniz ve bu gün de cuma günü olursa, canınız sıkılabilir...

Her neyse bahçe güzeldi, çiçekler filan hoş bir havası vardı. Bahçede biraz oturduk, o sırada Maria isimli bir kız ile tanıştık. Kız Costa Rika'dan gelmiş ve bir süredir Hindistan'da tek başına geziyormuş. Cesaretine hayran kaldım diyebilirim. Çünkü biz konuşmadan önce yalnız oturduğu 20 dk içinde 10 tane filan Hintli gelip kendisiyle fotoğraf çektirdi. Sabırla hepsini kabul etti. Hatta bazıları sormadı bile... Fotoğraf çekip gittiler.

Daha sonra arkadaşlarla birlikte ileride kıyıya doğru çıkılması yasak olan bir duvar vardı, onun üstüne oturduk. Güneşin batışını seyrettik. Bekçiler düdük çaldı, her seferinde bizi kovmaya çalıştı ama adamla dönüp konuştum, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır ya, adam da ikna oldu ve biz hariç herkesi duvardan indirdi. :D :D :D


Taj Mahal



Çinli gördüğümüzde saçmalamadan duramayız;


Güllerin içinden canım, koşarak gel bana gel isimli eserim (çiçekler gül değil ama idare edin artık... çok da şey yapmayın.) ;



Taj Mahal'i; Şah Cihan'ın 7 eşinden birisi olan Mümtaz Mahal'in anısına, ölümünün ardından yaptırdığı bir anıt mezar olarak tanımlayabiliriz. Mümtaz Mahal, 14. çocuğunu doğururken 38 yaşında hayata gözlerini yummuş ve eşinin ölümünün acısına dayanamayan Şah, renkli kıyafetlerini çıkararak matem rengi olan beyazlara bürünmüş. Eşi için de bembeyaz bir anıt mezar inşa ettirmiş. Yapımı 22 yıl sürmüş ve saf mermerden yapılmış. İçindeki yaşadığı boşluğu ve hiçliği simgelemesi için Taj Mahal'in karşısına siyah mermerden aynı ölçülerde bir yapı daha inşa ettirmek istese de hükümdarlık süresi bu planını gerçekleştirmeye yetmemiş. Mimari açıdan gördüğüm bir çok yapıdan çok farklı olmasa da, heybetli yapıların olmadığı, kurak arazide nereden gelirseniz gelin, göz alıcı bir ihtişam ile karşınıza çıkan tek yapı olması sebebiyle gerçekten çok etkileyici olduğunu belirtmem gerekiyor. Tabi ki mermer işçiliği ve mimari detayları insanı derinden etkiliyor. O apayrı bir konu. Lakin girişte belirttiğim üzere, 7 eşinden birisi olan ve 14. çocuğunu doğururken ölen Mümtaz Mahal anısına yaptırılıyor. Nasıl bol gönüllü bir adamsa artık 6 eşi daha varmış... Hayır 7 eşinden biri olduğunu aklım zaten almıyor, bir de 14. çocuğu doğururken ölmek mevzusu var ki akıllara zarar bir durum. Nasıl bir aşksa bilemiyorum artık...

Güneşin batışının ardından, bahçeden çıktık ve bizi bekleyen tuk tukumuza atladık. Bizi yemek yemeye bir yerlere götürmesini istediğimizde, sanayi de bir yerlerde müslüman bir adamın dükkanına götürdü. Bizim tuk tukçu daha önce Türkiye'den gelen kimseyi görmemiş. Adama Türkiye hakkında bilgi verirken, müslüman nüfusun çoğunlukta olduğunu filan belirttim, o da bizi müslümanların gittiği bir lokantaya götürdü. Lokantada o ana kadar yediğimiz en lezzetli yemeklerden bir kaçını yediğimizi belirtmeliyim. İçerisi bizim sanayilerdeki eski dükkanlara benzese de gerçekten lezzetliydi.

Yorucu bir günün ardından otelimize geri döndük. Otelin tepesinde havuz varmış ve parti veriyorlarmış. Biz de meraklandık haliyle, ''yahu burada ne partisi olur.'' diye düşünerek en üst kata çıktık. Asansörden indiğimizde 20-25 kişilik erkek bir grup mayoları ile içki içip dans ediyorlardı. Abinin birisi de köşedeki masaya oturmuş, elinde viskisini yudumluyordu. Baktım ortam tuhaf, zaten uykuluydum da aşağıya odaya inmeye karar verdim. Bu arada o viski içen abi bizimkilere çoktan viski ikram etmeye başlamıştı. Yeşilaycı bir birey olarak, alkol almadan odaya geçtim ve şimdiye kadar yattığım en yumuşak yatağın içine gömüldüm.

Her yazımda belirtiyorum ama gerçekten çok tuhaf ve sürprizlerle dolu bir ülke Hindistan. Kendinizi ne zaman karşınıza ne çıkacağı, ne olacağı ve ne tepki vereceğinizi bilemediğiniz olayların içinde bulabiliyorsunuz. Heyecanlı ama bir o kadar da eğlenceli, güvenli ama tedbiri elden bırakamayacağınız, mutlu ama sizi sürekli hüzünle sınayan tuhaf bir memleket. Görüşlerinizi baştan sona değiştirecek ve sizi mental olarak değişime sürükleyecek bir seyahat istiyorsanız ve bu işi şansa bırakmak istemiyorsanız. Kesinlikle bu mental değişimin yaşanacağı ülke Hindistan olacaktır. Alın çantanızı düşün yollara, malum topraklar sizi bekler. Her şeye hazırlıklı olun diyemeyeceğim, çünkü hiçbir şey bilmediğinizi anlayacaksınız. Onun için hiçbir şeye hazırlıklı olmayın, bırakın tüm duygular üstünüze gelsin, algınızı açık tutun ve deneyimleyin.

Bir sonra ki yazıda görüşmek dileğiyle hoşça, mutlulukla, huzurla ve sağlıcakla kalın.


GEZGİN ŞİŞKO

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Everest Ana Kamp Yürüyüşü - 1

Merhaba, Gece 2'de hostelden araçla alındık ve dünyanın en tehlikeli havaalanlarından olan Lukla Havaalanına uçmak üzere Katmandu merkez...